İnsanın 'tanrım neden ben?' dediği günlerden birinde -ki şu ara biraz sıkça olmaya başladılar yine- kendi kendime 'bi kereden bişey çıkmaz' diyerek kendi kendime verdiğim diğer bütün sözleri olduğu gibi bunu da çiğneyip bu nerede son bulacağını bilmediğim cümleye başlamış oldum.. Bugün canım uzun, kalın ve kaliteli bi sarma cigara istiyo ve fakat bulamayacağını da biliyo.. Bi de birisini dövmek, sanki daha önce yapmışım gibi...

 

Haziranın 3ü oldu hala kalorifer yakıyoruz.. Gece gündüz farketmiyo kıç donduran rüzgar ve kankası yağmur..

 

Memleketin kıymetini bilin..

 

            Memleketim, memleketim, memleketim,

            ne kasketim kaldı senin ora işi

            ne yollarını taşımış ayakkabım,

            son mintanın da sırtımda paralandı çoktan,

            Şile bezindendi.

            Sen şimdi yalnız saçımın akında,

            enfarktında yüreğimin,

            alnımın çizgilerindesin memleketim,

            memleketim,

            memleketim...

 

3 Haziran 63ü hatırlayan kaç kişi kaldı ki?

 

Memleketin kıymetini bilin..

 

6-7 sene onceydi, o gereğinden fazla büyük ve fakat aynı zamanda gereğinden fazla güzel şehirde bir yangin çıktı.. o uzuuun binalara izin veren belediyenin itfaiyesinin yeterli uzunlukta yangın merdiveni olmadığı için 2 genç hostes hem de kameraların önünde yanıp gittiler.. yardım isteyişleri hala gözümün önündedir...

 

O büyük şehrin belediye başkanı ise -kendi atadığı- itfaiye müdürünü görevden alacağına ya da en azından -yalan da olsa- üzgün olduğunu söyleyeceğine " zaten çöp kovalarında boş şarap şişeleri bulundu.." deyip fetvasını verdi : şarap mı içtin : öl !

 

O gün bugündür ismini her duyduğumda mideme kramplar giren bu badem bıyıklı kişi, gün oldu devran döndü, sam amcası "yürü ya kulum" dedi, o şehrin kendi deyimiyle 'imam'lığından terfi etti ve benim güzel ülkeme başbakan oldu...

 

Kendi de dedi, değişmedi.. O itfaiye müdürü gibi "işinin ehli" kişileri beraberinde yukarıya taşıdı ve yine ona yaptığı gibi hepsine de sonuna kadar arka çıktı.

 

Bırakın imam hatipler, türban, AB, Kıbrıs gibi siyasi boyutu olan konuları; hızlı tren, MB Başkanı ataması, kuş gribi, bombalamalar (islami terör), Ağcanın salıverilmesi, zina yasası, özelleştirmeler, hostessizlikten uçamayan THY, tekkeye dönen TRT gibi oldukça 'teknik' konuları bile ellerine yüzlerine bulaştırmaları başka nasıl açıklanabilir ki..

 

Hepsi tek tek şaka gibi, (Aksaz’da bi astsubay ‘hey güzel allahım en atik en hızlı en kaliteli spermlerinden bu mu oldu şimdi?’ derdi) meclis baskanı önce caponyada caponları islama davet ediyor, sonra rusyada 'Lenin'i ölü görmek iyi' diyor.. zat-ı şahane BMnin terörü finanse eden kişiler listesindeki birisine kefil oluyor.. sağlık bakanı 'keneden korunmak için pantolon paçalarını içine sokun' diyor.. oysaki bu nanenin bi aşısı var (FSME Immun) ve ben avusturyaya gelince zorla yaptırdılar.. çünkü kene sınır vize tanımıyo burda da var...

 

"Yani benim güzel annem", bu maili okuyanların şirketlerine CV gönderseler ilk elemeyi bile geçemeyecek insanlar ülkemi yönetir oldular..

 

Ben Beyoğlu Belediyesinin aksine kadere inananlardan değilim

 

("Kuşkusuz trafik kazaları da diğer büyüklü küçüklü bütün olaylar gibi takdir-i ilahidir. Çünkü her şey Allah'ın takdirine bağlıdır. Onun ilminin, takdirinin dışında bir şey olmaz, olamaz. Hatta bir yaprak dahi onun izni olmadan kıpırdayamaz. Bu bakımdan bazılarının, 'Vatandaş, trafik kazaları kader değildir' teraneleri, bizim tevhid/birlik esası üzerine kurulu inançlarımıza aykırıdır. Çünkü bütün âlemleri yoktan var eden Allah Teala'dır..."- Beyoğlu Belediyesini Trafik Rehberi)

 

ortada bi sorun varsa önce aynaya bakarım..  "benim payım ne?" diye..

 

O aynaya iyice bi baktıktan sonra döner başka bi aynaya bakarım "ne yapabilirim?" diye...

 

Bu noktaya onyıllardır yapılan hazırlıklar sonucu gelindiği için 'normal'e dönüş öyle bugünlerde çokca konuşulduğu gibi 'ampulü söndürün', 'oy vermeyin' veya '2. partiyi destekleyelim' geyiğiyle olmaz.. zaten bunları söyleyenler 'oy birleştirebilecek' olsalar melih gökçek ankara imparatoru olmazdı..

 

Memleketin kıymetini bilin..

 

böyle e-mail göndererek de hiç bişey olmaz..

 

onca maddi, manevi yatırımlar, provalar yapıldı..

 

            ah kavaklar, kavaklar...
            acı düştü peşime, ardımdan ıslık çalar.

 

bu satırlar arada 3 kıta 7 ülke gördüler, 2 Temmuzu gördüler.. Oysa ne kadar da severdim yemeğini madımağın.. 13 yıl gecmiş...

 

Bi daha Sezen dinlerken bu şiirin şairinin de Madımak'ta katledildiğini anımsayın..

 

Sadece 90 yılı içerisinde Muammer Aksoy, Çetin Emeç, Turan Dursun ve Bahriye Üçok öldürüldü..

 

Sonra Uğur Mumcu, Ali Günday, Ahmet Taner Kışlalı....

 

Sonra HSBC, Sinagog, İngiliz Konsolosluğu, Mason Locası intihar saldırıları...

 

En son Cumhuriyet’in üst üste bombalanması ve Danıştay baskını..

 

ve nedense bu olaylari hep 'meczup'lar yaptı.. ipleri elinde tutanların tek birisi bile bulunamadı.. oysa kaliteyi uzaklarda aramayın : ipleri tutanlar da belli, hedef gösterenler de....     

 

Beyler 'islam dini hoşgörü dinidir, terörle bi arada anılmaz' diyorlar ama kimse Danıştay baskınını kınamıyor... "Şu anda hastanede bulunan Sayın Bayan Ayfer Hanım'ın da bu karara (türban kararı) çekince koyduğunu hepimiz biliyoruz. Yani bu saldırgan o karardan infial duyarak bu karara imza atan kişilere karşı bir eylem düşünmüşse, bu karara muhalif kalan bir insana silahını boşaltmaması gerekirdi..."  peki, bi dahakine daha dikkatli olurlar abisi...

 

Ve bütün bunlar 90'dan sonra bilmeme hatırlamama lüksümüzün olmadığı yakın geçmiş zaman da oldu..

 

Memleketin kıymetini bilin..

 

Geçenlerde Casablanca'da bir vardiya amiri gülerek 'ben sizin kralınızı tanıyorum' dedi, 'ulen ne kralı biz de kral gibi davranan var ama kral yok' dedim.. o hala yarım ingilizceyle 'abdullah gün, abdullah gün sizin kral.. ben biliyor' demeye devam ediyor..  ben gülüp 'abdullah gül kral diil, hem tayyip duymasın çok kızar' dedim.. malum zaten çiftcisinden, büyükelçisine önüne gelene kızıyor, bağırıyor; faslı vardiya amirini mi atlayacak..

 

ama elaman hala inatla abdullah günün kral olduğunu hatta erbakan gittikten sonra onun kral olması ve türkiyenin tekrar islama dönmesi için camide dua ettiklerini söyledi... (aklıma babamın götürdüğü cuma, bayram felan namazlarında afganistan, filistin... için ettiğimiz dualar geldi. aradan 30 sene geçti hala burunları şeyden çıkmadı..)

 

ama eleman o kadar içten ve inanarak söyledi ki 'de get len, sen önce kendi işini doğru dürüst yap sonra üzerine vazife olmayan konularda konuş' diyemedim...

 

o zaman biz bu 'de get'i beyoğlu belediyesine söyleyelim de hakkımız yanmasın : sen önce cadde-i kebir'in taşlarını doğru dürüst yaptır sonra trafik kazaları üzerine cümle kur.. neymiş "Kuşkusuz trafik kazaları da diğer büyüklü küçüklü bütün olaylar gibi takdir-i ilahidir. " öyle ya hızlı tren kazası da takdiri ilahidir.. unakıtanın vurgunları da....

 

Memleketin kıymetini bilin..

 

Herşey böyle göze soka soka olmadı tabii :

 

Salazar'ın (ben hep Franco'nun bilirdim) meşhur 3 F'i var, halkı uyandırmadan faşist yönetiminin sürdürmek için kullandiğı :

 

            Fado     ( arabeskin portekizcesi - ama müzik olarak 5 çeker o ayrı )

            Fatima  ( din )

            Futbol   ( futbol )

 

tanıdık geldi mi ?

 

bi de alamancası varmış, bi arkadaşım öğretti : Fuβball / Frauen / Fernseher ( futbol / kadınlar / televizyon ) ben de hemen türkçesini söyledim : TeleVole !!!.. şimdi mesela bu hafta TeleVole seyretmeyin aynaya bakın : fenerin kime kaç para verdiğini değil de niye 18 milyon kişinin yoksulluk 900 bin kişinin de açlık sınırının altında (ve nasıl) yaşadığı tartışın.. (resmi DIE rakamlarıdır : http://www.tuik.gov.tr)

 

Memleketin kıymetini bilin..

 

Osmanlı I. Dünya Savaşıyla tarihe gömülünce yerinde kurulan irili ufaklı ülkelerin çoğuna gittim.. Hemen hiç birinde bağlasanız bi haftadan fazla durulmaz… Misal karısı güzel ürdün kralı kendi halkından korktuğu için saray muhafızları çerkez.. Cumhuriyete bu kadar çok şey borçlu olduğumuzu 5 yıl önce bilmiyordum… İngiliz mandasının da Amerikan himayesinin de geride bıraktığı aynı : kan, göz yaşı, cehalet, sefalet…

 

Ama yurdum insani hala ‘ümmet’ olmayı tercih ediyorsa aynaya bakmamız lazım, herşeyi Atatürk’ten beklemeyin…

 

Memleketin kıymetini bilin..

 

Moğollar Issızlığın Ortasından'dan Bi Şey Yapmalı ya geçiyor :


bişey yapmalı
bişey yapmalı
bişey yapmalı

 

Eğer gelecek 23 Nisanda da imam hatipte olmasa askerde olacak olan 'çocuk'ları görmek istemiyorsanız meclisinizin kürsüsünde..

 

Aynaya bakın : Geleceğinize yatırım yapın..

 

O çalıştığınız firma için yırttığınız kıçınızı biraz da ülkeniz için kaldırın..

 

Hiç bişey yapamıyosanız gidin bi gariban öğrenciye burs verin ama onla ilgilenin de.. kitap alın ne biliyim sinemaya götürün.. eğer bugün içeceğiniz 2 duble rakı'nın parasını ve vaktini geleceğinize yatırmazsanınz ilerde o rakıyı içemeyeceğiniz günler de gelecek..

 

Memleketin kıymetini bilin..

 

 

---

 

Memleket deyince memleket hasreti veya 3 bin kilometre ötede yaşamanın zorluklarından bahsetme gibi bi niyetim yoktu.. ama annesinin ağlayan sesini duyup bişey yapamamak fena koyuyo insana.. Gurbet dedikleri şey herhalde sevdiklerinin sevinçlerini ve üzüntülerini adam gibi paylaşamama, beraber gülüp ağlayamama duygusu..

 

Renginden midir sesinden midir bilmem bizim oralarda karga pek tutulmaz.. Hele sabah karga sesi duymak hiç hayra yorulmaz.. O sabah –viyanada pek de olmayan- karga sesleriyle uyanınca bir bokluk olacağını biliyodum.. ve ‘kara haber tez duyulur’ :

 

oldum olası gece yarısı veya Pazar günleri gelen beklenmedik telefonlardan nefret ederim; bu seferki ben Fen Lisesini kazandığımda ‘Felsefeye Giriş’ kitabını verip "bak bu kapıdan girersen geri dönemezsin, ona göre" diyen Çamlıbellerin gördüğü en yakışıklı filozof ‘abim’ Kadir’in ‘iyi insanlarin çabuk gittiğini’ kanıtlarcasına erkenden uçup gittiğini haber verdi..    

 

Olaki böyle erkenden giderseniz gözünüz arkada kalmasın, sevdikleriniz adam gibi bi ülkede yaşasın istiyorsaniz... Bisey yapin...

 

Memleketin kiymetini bilin..

 

 

 

----

Home :

 

http://oekb.twoday.net/